28 Ocak 2013 Pazartesi

Aşkın Gözyaşları Aktı

"Aşkın Gözyaşları"
Popülerizim...Ve ben bu akıma kapılanlardandım işte. Daha önceki bi NT ziyaretimde "okumalıyım bu seriden bir kitap diyip" başlamıştım..Lakin hiç beklediğimi bulamadım. Birinin adına biyogrofik roman yazıyorsanız onun hakkında doğruları yazmak zorundasınız. Evet arada abartmalara tamam, edebi sanatlara tamam, kurgu olan kısma tamam ama doğru olmayanı yazmanın doğru olmadığına inanıyorum kesinlikle. Anlatım benim ruhuma dokunmadı,dokunamadı.  Mevlana hazretleri yada Şems Hazretleri hakkında çok bildiğim var diyemem lakin ben öyle bir hayatı olduğuna inananamadım Şems Hazretlerinin, ya da anlatımda aksaklıklar olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki bir ayet mealinin yanlış yazımı gibi koca bir hata varken kitapta insanların hayatlarıyla alakalı hatalar çok küçük. Evet evet böyle bir hata var bu kitapta ! Ki bu benim yakaladığım kısmı...(çok dikkatli bir okuyucu olamadığımı da eklemeliyim sevgili blogum)






İyi cümleler yine de vardı :)  Bir kısmı:

*Ama kırk peygambervari bir yaştır.
*Hoca dediğin adayan olmalı kendini.
*Öyle yaşa ki dünya seni ahirete götürsün.
*"Yarın ola aşk ola"

*                               Muhammed'den muhabbet oldu hasıl
                                 Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl

*Allah ilk maşuktur ve bütün varlıklar O'nu arzular, O'na yönelir ve işler bütünüyle O'na döner.
*Düşünce gelince yolun ortasında da olsan otur, saatlerce keyfini sür.
*Alimken  arif oldun. Peki aşık olmaya namzet misin ?
*Kalbin anlamını bulmak için bedenimizi kaybetsek bile kalbimizin yardımı zihnimizin temiz kalmasına yetiyor
* Yetmiş kapıyı açan tek anahtardır aşk.
*Bir insanı çok seviyorsanız yarenlerini de fethetmeniz gerekir.
*Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa sen nasıl elini uzatmazsın ?
*Hüzün ki en çok yakışandı aşıklara
*Aşk hatırına gitmeliyim.
*Aşkın karşılığı yok. Bazı insanlar sadece sevmeyi bilir, karşısındaki sever mi sevmez mi hiç düşünmeden sever.
*Gönülsüz evlilik göz kamaştırıcı neşeleri pek davet etmez.

Peki tekrar bi Sinan Yağmur okur muyum ? Sanmam, vakit kaybı. Rahatsız olduğum mesele neden birilerinin hayatı kullanarak roman yapılıyor? Başka isim koy uydur istediğin kadar.. Ve Mevlana Hazretleri üzerinden rant sağlamaya çalışanlara tepkiliyim. Kimsenin böyle bir hakkı yok ! Kaldı ki Sayın Sinan Yağmur'u ayeti yanlış yazmasıyla alakalı Allah'a havale etmekteyim. O bilir ne yapacağını. Kendisine bu ayet meselesi ile ilgili mail attığım ve Twitter dan da sorduğum halde bir cevap gelmedi... Kendisi de bicevap olabilir mi ? 

27 Ocak 2013 Pazar

Seviyorum :)

Uzun yoldan geldim ben bugün...
Parmakla sayınca az ama kalple gelirken uzun
Kuzularımla iki gece beraberdik 
Kuzularımla iki gece on sene öncesi benim için

Yeni hayatıma başladığım zaman bana
Hayatın anlamlandığı zaman
Siyah beyazlıktan renkliliğe geçişim benim o zamanlar
Şimdi birilerinin hayatı renklensin istedim
Çocuklarımız kayan yıldızlar olmasın
Dünya sevgiyle dönüp duruken
Gerçek sevgiyi öğrensin yürekleri
İncitmeyecek sevgiyi öğrensinler
Sevmeyi öğrensinler herkesi
Sevmeyi...

Diyor ya Muzaffer Tayyip

                    Ben seviyorum insanları
                    Bana benziyorlar hepsi

İşte öyle
Bana benziyor onlar da
İhtiyacımız var ruhumuzun doyumuna tıka basa dolu karınlarımızın yanında
Ruhumuzun O'na ihtiyacı var
Bütün acılar O'nsuzluktan
O'nu anlatmalı ondan
Canlarım...Can kuzularım
Ne kadar yorulsam da (kabul:) ) seviyorum onları
Seviyorum yaptığım işi
Seviyorum insanları 
Bana benziyorlar hepsi :))

21 Ocak 2013 Pazartesi

oll iz vel 2 :)

Nepneşeli insanlar en çok beynimizde yer edenler..
Musmutlu insanları seviyoruz en çok...
Keyifli, kahkahası bol insanları özlüyoruz...
Boşa demiş olamaz Mahir değil mi, "Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz" diye...



Şu önümdeki 15 gün beni korkutuyor bi kaç gündür. Çok belli etmesem de zor bi süreç olacak. Hatta durumdan kurtulmak, sorumluluklardan uzaklaşmak adına kaçmayı bile aklımdan geçirdim. Sonra iyi ki aklıma geldi;kaçmak yapamadıklarımdan daha korkunçtur... Zamanın Bedii der ki: "Cenâb-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insanın gafletiyle ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle, sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp,halihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez,şekvâya başlar. Adeta-hâşâ-Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip sabırsızlık gösterir." Yani her gün insana yetecek kadar sabır verilir zaten,ne sabrınızı ne kendinizi dağıtmayın (Yazarın notu:Adam olun :) ) 

Allah'ın izniyle bu günler geçecek ve ben ne kadar pozitif bakarsam o kadar da kolay geçecek :) "Evet" dedim sonra: "olumsuz düşüncelerime elveda !"  "Her şey iyi olacak" ı çok pekiştirmeden (zira bunu beynime göndermek de hafiften bi acil durum komutu oluyor,"ne iyi olacak,kötü ne var ki?" diye afallıyor sonra :) ) ama sakin rolü yaparak, sonra rolüme çok inananarak, kafamı yapmam gerekenlere yorarak,içimden şarkılar mırıldanarak,çayımla ortalarda gezerek, doya doya tatlı yiyerek... Yani; rahatlamaya yaklaşarak geçirdim günü. 






Korkunun ecele faydası yok ! Kaçacak yer de yok ! O zaman olumlu düşüncelerimi çağırırım ben de :)) Bu olumlu halimin önümüzdeki 15 gün ve ömrümün tamamına yayılması duasıyla :))

Haa bu arada,mutlu insanlar demiştim ya yazımın başında... İşte olumlu duygular için onlara ihtiyacımız var.
Hep olsalar ya yanımızda :))



19 Ocak 2013 Cumartesi

Şiircik :)



Ne sabahtır bu mavilik ne akşam !
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram..



Ahmet Muhip Dıranas 
 
:)

17 Ocak 2013 Perşembe

Haydi Kızlar Okula (Mı) ?

Bir velimle konuştuğumda "babası okutmak istemiyor"la başladı bu yazı...
Neden okutmaz bir insan bir evladı? Cahillikle nereye varılabileceğini sanır insanoğlu? Bu zamana kadar yaşadığımız sıkıntılar cehaletimizin eseri değil midir zaten? Okumayınca daha mı ahlaklı olur, daha mı hanımefendi? Elbetteki mesele sadece fenni ilimler, matematik, sıfat- fiil öğrenmek değildir... Fakat insanların alıcılarının açık olması  biraz da buna bağlı değil midir?




Kendini evde geliştirebilenler tanıdım ben. İlkokuldan sonra hiç bir eğitim görmeyip bunu kendisi demediği sürece anlayamadığım insanlar.. Konuşmalarında, kalbinde ve beyninde güzel bişeler yetiştirebilen,kötüleri ayıklayabilen insanlar var şu hayatta... 

Ama haydi daha gerçekçi bakalım, nasıl "öğrenmesini-eğitimini" engelleriz başkalarının? Hangi kız çocuğu "iyi ki beni okutmamışlar" der yıllar sonra... Hangi çocuk hayırla anar ailesini böyle bir durumda... Lisansın bile yetmediğini, yüksek lisansın bu kadar popüler hatta ihtiyaç olduğu bir zamanda liseye bile göndermeden "evinde otursun" demek nasıl bir zihniyettir?

"Kızlarımız, kadınlarımız okumasınlar, çalışmasınlar, sosyal hayatta olmasın"cılara saygı duyamıyorum kimse kusura bakmasın. Önemli olan yaradılış fıtratlarımızı bozmamak... Hanımlığımızı unutmamak...Erkekleşmemek... Manevi değerlerimizi kaybetmemenin yanında birilerine ışık olmak... "Bayan doktor olsun", "Bayan öğretmen olsun" cular buyurun... Kızlarımız okumalı... Ellerinden tuta tuta,maddi manevi destekçileri ola ola okutmalıyız.. Birer ışık olmalılar önce kendi evlerine, komşusuna, hastasına, öğrencisine, arkadaşına... Eğitmeli değil miyiz onları"evcilleştirmek" yerine ?




Sözlerimden feministlik çıkarımları yapmayın sakın. Amaç bir meslek edinmenin çok ötesinde bence... Kızlarımızın kendilerinin yetişmesi lazım ki, evindeki eşine, evinin çocuklarına, çevresindekilere ışık olsun her noktada... Sosyal hayatın dışına iterek hanımları gelişemeyiz,çok net. Kabul edilmeli ki evdeki eğitimci annedir her zaman,çocuğun ilk öğretmeni annesidir... Öğretmekten men ettiklerimizden neyi öğretmesini bekleriz yarın ? Mesele bir okul meselesi de değil...Yetişsin insanlık tutalım ellerinden...Tutalım her çocuğumuzun elinden, gönlünden, beyninden....
Dünya ahiret ferahımız için tutalım birbirimizin ellerinden...




16 Ocak 2013 Çarşamba

Süper Kitaplar :))

Pazartesi yine kitap almak için yollardaydım :)
Özellikle öğrencilerimin okuma kitabı eksiklerini gidermek adına yollara düşmüştüm...
Farklıyı arıyordum... Değişik... İlgilerini çekecek bir şey bulmalıydım.. 
Çok ilginç iki kitaba gitti elim:

Süper Defter 1 ve 2
İçi renkli mi renkli,
Tam kendi ağızlarından, onların dünyasından olduğuna inandım karıştırırken içini..
Tabiki önce ben okumalıydım. Hele de bu kadar neşeli görünürken kitaplar..

İlki: Süper Güçlerim Olsa Allah'ı Görebilir Miyim ?




Burada bir çocuğun gözünden imani bahisler ele alınmış. Hiç bir şeyin kendi kendine olmayacağını , dünyanın mükemmel bir düzende yaratıldığını, her bir yaradılanın rızkının, ihtiyacının en güzel şekilde karşılandığından, Allah'ın mührünün her bir yaradılanda olduğu.. Velhasılı kainat kitabının okunmasından bahsetmiş.. Örnekler hep Kırmızı Kitaplardan çocuk yaşa indirgenmiş ve çizimlerle süslenmiş... 

                      İkincisi:Süper Güçlerim Olsa Allah'la Konuşabilir Miyim? 



Burada da hikaye dua bahsi ile başlıyor.. Allah'ın her duaya cevap verdiği ama en uygun zamanda, en güzel haliyle (Yine misafiriz Kırmızı Kitaplara :) ) Ardından namaz.. Kılınışı , hareketlerin anlamları , ezan, 24 altın hikayesi (bknız: Kırmızı Kitaplar :) )... Hepsi gerçekten akıcı ve anlaşılır bir dil ile anlatılmış..Kendi ağızlarından yazılmış olması da bence çocuklarda ciddi iyi etkiler bırakacaktır. 

Buarada her iki kitapta da sayfa kenarlarına küçük küçük notlarda  "O"nun en güzel isimleri anlamlarıyla yazılmış, çok beğendim onu da :)

Şimdinin çocukları daha bir şanslı sanırım. Ben kitaplarını okurken ne kadar mutlu olarak okuyorum, içinde yazanları ilk kez duymuş olmadığım halde. Renkli, neşeli bir sürü yayın bulunuyor artık... Çizgili dediğime bakmayın benim bile çok zevkle ve bilgilenerek okuduğum bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Her yaşın kendine göre alacakları muhakkak vardır... Yazarımız Sayın Zeynep Sevde Paksu'ya, kitabın ilahiyat danışmanı,kıymetli ve sempatik babaları Sayın Mehmet Paksu'ya ( bi kitap fuarında tanışmışlığım var:) ) ve diğer tüm emeği geçenlere sonsuz şükranlarla.. Ellerine ve fikirlerine sağlık  :))






İyi ki kitaplar var...
Hayatlarımıza ışık ola :) 

Sensiz Olmaz..Sensiz Olmaz..

Güneşle,neşeyle başlar salı işte..
Enerjisiz başlayan bir hafta bitmez ki..
Yokuş tırmanmak gibi salı,çarşamba, perşembe...
Sonra birden hızla akar hafta sonu...

Nasıl bir enerjiyle başlarsak,öylece devam eder hayat da..
Nasıl bakmak istersek öyle görürüz genelde...
Nasıl olmak istersek öyleyizdir en nihayetinde...
Mutluymuş gibi yapmak mutluluğu sağlamaz mı bir çok zamanlar ?
Neşe saçmak neşelendirmez mi en çok kendi kalbimizi ?
Hayat hızla akıp giderken,
Her bir günün hakkını vermek niyetim...
Yaşım alıp başını uzaklara giderken 
"Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım" da ağlamamak isterim...
Ondandır hayatımı anlamlı kılma çalışmalarım...
Ondandır "birilerinin hayatlarına dokunma" çabalarım...
Hayat, sadece kendimiz için yaşandığında değil, 
Birilerine vakfediliğinde,
Birilerine anlam katabildiğimizde anlamlıdır zira..
Bugün birini izledim usulca...
O da etrafına baktı usulca izleniyor muyum diye...
Her an bir kayıttaysak ve izleniyorsak en güzel halimizle çıkmak istemez miyiz?
En güzel gülüşümüzle..En saf halimizle..En huzurlu kalbimizle..




Hayat diyorum ya...
Anlam katmalı yıllara..Aylara..Günlere..
Birilerine, kendimize anlam katmalı her bir gün..
Sevmeli çok..Nefret için çok kısa günler,yıllar kısa nefrete...
Madem O'ndandır; sevmeli...
Madem O var,
Hayata anlam, hayata neşe...
Umut...Huzur...Gülücük...Aşk...
Hep içimize dolsun..Hepimizde olsun :) 






12 Ocak 2013 Cumartesi

Terapi Yazısı :)

Evet evet itiraf ediyorum bu bir terapi yazısıdır !

Güne neşeyle başlayıp ve öyle devam ederken, birilerinin huzuruma çomak sokmasından her şey. Ve bunu göremeyenlerin küçük çomaklarla beni daraltmalarından ihtiyacım bir terapiye..

Aslında insanların hata yapabileceklerini ve hep de doğruyu yapmak zorunda olmadıklarına olan inancımla mükemmelliyetçi ruhum iki tarafımdan çekiştirip duruyor. Kendimi yoğun hafta sonuna hazırlamak daha da önemlisi hayatı kaçırmamak için de terapi şart ! Ve ruhuma en iyi geleceklerden biri de muhakkak yazmak. Ya da uyumaktı ki bu uzun vadede sıkıntılı :)  Ondan kendimi okumaya ve yazmaya vermeye karar verdim. Ha bi de mutfağa dalıp pasta böreğe girişebilirdim, malesef o da (benim dışımdaki şartlardan dolayı namümkün) 

Aaa mutfak demişken uzun aradan sonra maklube yapmıştık geçende. (Madem yemek yapamıyorum, yazarım ben de :) ) Üniversite yıllarımda ara ara yapmışlığım var ama sanırım sonrasında kalmıştı anı olarak yıllarca. Ve iki kişilik maklube yaptık. Bi pilav yemeği bu kadar mı lezzetli olur hayatta ? Ayy hamdolsun enfestir işte o :)

Uğraştırsa da biraz kızartmaydı, etiydi derken sonunda hem beraber yenen hem de neşeli bir yemek çıkıyor. Neşelidir bence maklube... Beraber yeriz, güleriz, kaşıklar birbirine girer..İyidir yani :) Yine de mümkünse çok kalabalıkta yemeyeyim ben :)




Evet, çok daha iyiyim sanırım.. Hayata bide neşeli bir müzik eklerim ben şimdi.. Bi kurabiye..Bi bardak çay...Kahve...Sevdiğim bir yazar... Hımm.. :)


Kesinlikle çok daha tercihimdir hata yapılan olmak, hata yapmaktansa.. Ben kara kara düşündüreceğime.. Düşüneyim..Hiç bir acı baki kalmadığına göre.. Sorun değil... Dedim ya bi çayla geçer..Bir şarkıyla.. Bir secdeyle.. Geçer.. 







             "oll iz vel" :)))

9 Ocak 2013 Çarşamba

Yanarmış Hayal

Bazen hayatınızın orta yerine, en sevdiğiniz hayalinize birinin bedduasının karıştığını görürsünüz. Kalp yarasındandır der susarsınız çoğunluk, çekersiniz sineye ama bazen de  gözünüze yaş olur dökülür karanlıklarda..

Ne bedduayı edendedir kötülük ne bedduayı alanda.. Birinin canının "ahh"ıdır en nihayetinde o beddua. Dil ile söylemez de "sen de.." der susar.. Susar ama anlaşılır Göklerden.. Hayallerinize veda ettirir ve neden olmadığını da bilirsiniz işte o hayalin. O sesin "ahh"ı yankılanır durur kulağınızda geceyi gündüzü bilmeden. Bedduanın tutmasına mı yoksa bir canın yanışına mı en çok yanarsınız belirsiz... Bir kitap arasında, bir resimde, bir şarkıda yakalayıverir de tutmayan hayaliniz sesiniz çıkmaz, sadece gülümseyiverirsiniz.. Ellerinizi açıp dualara sığınır ve bedduayı edenin tekrar huzur bulmasını beklersiniz usulca.. Yaktığınız canın yangının geçmesini.. Bedduanın göklerden silinişini... 


1 Ocak 2013 Salı

Tatil Güncesi

Tatiiil tatiiiil diye kıvranıp dururken sonunda geldi...Zihnen ve bedenen ne kadar ihtiyacım olduğunu benim gibi çalışanlar ve Rabbim bilir.. Sabah alarmı kurmadan, gayet kendi rızamla uyanıp yastığımla hasret giderdikten sonra aklıma iyi bir fikir geldi; kahvaltı hazırlamamak :) Hemeeen ev arkadaşcığımı da ikna edip yola koyulduk. Rezervasyon için aradığım adama "günaydın" dediğimde beni döveceğini zannetsem de sonradan haklı olduğuna kanaat getirdim. Hem ben de olsam 11 de "günaydın,kahvaltınız kaçta bitiyor? " diyen sese sevgiyle yaklaşamazdım 7 de kalkmışken.. Adam haklı ciğerim..








Neyse vardık gittik, manzara güzel, nimetler leziz, muhabbet koyu :)) Ve müthiş kahvemizi de içtikten sonra Yeşil Cami'de öğle namazını mütakip ikindi namazını ikame ettikten sonra kendimizi çarşının kalabalığına bıraktık.. Bu arada cami demişken; Yeşil Cami bana en huzur veren camilerden biridir Bursam'da. Sebep soracak olursanız elbet bilemem ama bi huzur kokar içeride. Beli bükülmüş teyzelerle saf olmak,onların zikirlerini duymak kalbe nasıl da hoş gelir. Bahçesi de ayrı bir huzurludur,yeşil çimlerle dolu zemin,ağaçlarla dolu gökyüzü... :) Yalnız ne yazıktır ki camilerimizin büyük bir eksiğidir bayan - erkek kapılarının ayrılmamış olması.. Hatta dahası bir çok camide bayanlara küçücük ve özentisiz yerler ayrılmasına da çok üzülerek bakarım. Ve mümkünse bunlardan ziyade üst katı hanımlara ayrılmış camileri tercih ederim. Camileri erkek, bayan, çocuk, genç herkesin huzur bulacağı yerler haline getirsek diyorum hani... Hiç de fena olmaz değil mi ?








(Kaldığımız yerden devam edelim) Ayakkabıcı amcanın biri güzel ağzıyla ve kibarlığıyla bize birer ayakkabı aldırdı. Sonra eşarp olayına girdik. O eşerpçı senin bu benim derken, gönlümüze göre beğendik hamdolsun. Pek zordur eşarp seçmek bu arada..Renk beğen, desen bul, yüzüne uysun, kıyafetine uysun, cebine uysun,ooo.. Ama yine de gayet neşeliydi. Burada hemen dip not düşmek isterim tacirler için... Daha kibar olsak diyorum hani, alacak insanların da bir zevki olduğunu kabul etsek, dövecek gibi, dünyadaki tek o ürünü satan sizmişsiniz gibi davranmasak diyorum.. Bir daha bir daha alış veriş yaptığım yerlerdeki insanlar genelde kibar insanlardır ve bir daha severek gitme sebebim en çok da budur. (Nasıl bir vefaysa benimki de :) ) Hatta sürekli alışveriş yaptığım marketteki satış görevlisine olan muhabbetimden daha yakında açılan markete uğramayan biriyim yani..İşte o kadar :))

Akşam namazının Ulu Camideki ikamesinin arkasından NT ye uğradık. Ve bir de gördüm ki, 2 kitaba bir de kendiler veriyormuş. Ooo "kaçmaz bu" deyip hemen istediğim kitaplara sarıldım, çok karlıyım çoook :) Ve çok da mutlu :)) Bir de Naat albümü aldık, daha önce ablamlarda çok beğendiğim albümüme kavuştum. İnsan ne dinlerse hakikaten ona sevgisi artıyor..Şarkı da sever dinlerim ama, başka işte ezgi,ilahi.. Hele de farklı yorumlardan,seslerden bildiğim sözleri duymak...Hmm gayet de iyi...Bu yeni albüm de Türkçe Olimpiyatları Çocukları'ndan..Sağolsunlar :))








İşte bir tatil de böyle geçti...Tatil iyidir,çalışmak varken..Teşekkür ederim Allah'ım...Her şey... Sayamayacağım her bir şey için çoook teşekkürler :))