22 Mart 2013 Cuma

Böyle De Olmaz Ki :)

Ali Çolak bu ülkenin en güzel yazarlarından biridir kim ne derse desin. Ben hep bir ruhumuzun biyerlerde kardeş olduğuna inanırım yoksa ağzımdan çıkmadan gönlümden çıkanları bu kadar çabuk yazıya dökmüş olamazdı dimi ? :)

Ruhunu alıp insanın biraz eskiye, bazen biraz ileriye, bazen sevdiği bir şarkıya, yazara seyahat ettirir. Biraz uzaklaşmak istediğimde olduğum yerden ya da bir masal ülkesine kaçmak istediğimde yazılarına sığındığım, gönlünü karıştırdığım insandır, abimdir, arkadaşımdır. Cumartesilerini bana iple çektiren, gazeteden köşe yazısı kestiren insandır O. Her dem ilkbahar gibidir. Çiçek açsa da yazıları; vardır bir serinlik, bir çarpan ayaz yüzüme. Kesinlikle tanışmayı, muhabbetini dinlemeyi arzuladığım nadir insanlardan biridir



İşte kitap fuarında daha önce bulamadığım iki kitabını da alıp seriyi tamamladım. Ve tabi birine hemen elim gitti: Periyi Uyandırmak. Zaten O peri diyince içimde bahar çiçekleri açtı yine, ki okurken de çok keyif aldığımı itiraf ediyorum yine. (tamam anladık diyecek artık okuyanlar sanırım :) ) İsterdim ki okurken ya da hemen biter bitmez taze soluklarımla yazayım....Ama nasip bugüneymiş.

*Aşk yaşam şiirinin bir parçası" Edgar Morin
*"Sonra seni hatırlıyorum. Birden zindanım aydınlanıyor. Kuşlar cıvıldıyor içimde. Yaşamak istiyorum. "Cemil Mercek
*Bir dil evreni var ve buradan oraya vızır vızır gidip gelmeler oluyor. Ve herkes oradan getirebildiği kadar konuşup yazabiliyor, meramını o kadar anlatabiliyor.
*Dil olsa olsa bir büyü işidir.
*Bir yazarın asıl hikayesi, kağıt üzerine ilk cümlelerini düşürdüğü gün başlamıştır.
*Sabırlı, mahir ve fakat kıskanç, ihanet kabul etmez bir kadın gibidir yazı.
*Aniden, bir iç titremesiyle, bir anlık hevesle, yoğun bir duygu akışıyla "yazmalıyım" dersiniz ve böylece ilk oku atmış olursunuz.
*"Yazmasam çıldıracaktım" Sait Faik
*Yazmak aynı zamanda konuşmamaktır da, susmaktır. Sessiz çığlık atmaktır.
*"Her milletin dahisi vardır ama bizden başka dahi-i azam yoktur." Yusuf Ziya Ortaç
*Gerçekten yazar olmayı mı istiyorum, yoksa mutlu olmayı mı ?
*"Yaşlılık bir işi ellerin ayakların yapamaması değil, kafanın almamasıdır" Salah Birsel
*"Gündelik şeyler beni boğuyor. Halbuki içimde başka susuzluklar var" A.H Tanpınar
*"Sanat ne kadar uzun ,tanrım, hayat ne kadar kısa" Geothe
*Edebiyatın temizleme, diriltme ve dönüştürme gücünü ilkin, ancak kişisel yaşamınızda fark edebilirsiniz.
*Okuma her durakta bir şey bulmaktır.
*"Ben bir tek kitap okuyandan korkarım"
*Hiçbir insan bir ada değildir.
*Günaha çağıranların sesi, sevaba davet edenlerden fazla çıkar her zaman.
*Bir kadın elinin değmediği, söküğünü, düğmesini bir kadının dikmediği eşya, bir kadının derleyip toplamadığı kırıntı ebediyen eksik ve solgundur.
*Kadın, evin içinde bir sihirbaz değneğe benzer.

Velhasılı iyi kelimeleri bir arada görmek, bir bahar yaşamak için iyidir Ali Çolak ve şükür sebebimdir benim hep. Kendinin de dediği gibi; "Bir deneme bir şeyler, birilerini sevdirmezse beş paraya çalışmaz" Seviyorum ki ben O anlatırken şairleri, şiirleri, hikayeleri, dereleri, tepeleri, ağaçları... Böyle de güzel anlatılmaz ki, peri böyle güzel uyandırılmaz ki :)

18 Mart 2013 Pazartesi

Ev Hanımlığı :)

Çocukken yazın son, son baharın ilk günlerinde halılar serilmiş olurdu bir gün okuldan geldiğimde. Halılarla özlemimi gidermek için öpesim gelir, yerlerde takla atar, yuvarlanır dururdum. İşte aynen öyleyim yine :)

Nereden çıktı şimdi bu ruh hali ? Özlemciğimin yokluğunda evimizin her biryerine el atmak istedim. Epeydir el değmemiş dolaplar, silinmemiş kapılara falan.. Derken içimdeki dürtüyle mutfağımızın şeklini değiştirdim. Halı, koltuk, masa derken oda tamamen değişti birden. Tabi bel sağlığım da değişti sanırım :)  Arkasından yeni mutfağımızda yemek yaptım ki bundan müthiş mutlu oluyorum, sonra da yedim (zaten o kadar açlığın üstüne yemek hazır olmasaydı masadaki çiçeği yiyecektim:) ) Sonra mis kokulu çay... Anne sesi telefondan... Neşeli şarkılar dinlemece, sevdiğim bloglara bakmaca...

Sanırım bazen yalnızlığı seviyorum. Kendimi dinleyecek zamana ihtiyacım oluyor bazen. Sadece kendimle olduğum zamanlara... Eskiden tek başına yemek bile yiyemeyen ben, kendime vakit ayırmaya, evde PTK  (pijama, terlik, kitap) yapmaya çok ihtiyaç duyuyorum. Ama yine de tamamen yalnızlık hiç ama hiç keyfli değil. Birilerinin geleceğini bilmek, akşam çayını yalnız içmemek, gittiğin yerlerde onu düşünmek... yani sonuçta yalnızlık arada bir çok güzel... Ama arada bir :))

Buarada mutfağımızda bi deniz manzarası eksik artık.. Belkim o da olur bir gün.. " Ben ümitli gemi.... :) "




7 Mart 2013 Perşembe

Dost Dedim, Dostum Dedim

Bazı filmler, kitaplar sadece size ait, sizin damağınızda bir tat bırakır. Birilerini özlediğinizi, bir hatıranızı, bir kokuyu, bir tadı anımsatır size. İşte ben bunu hissettim Kelebeğin Rüyasında.

Aynı aileden olmayan iki kişinin kardeş, can olabileceğine inananlardanım ben. Hayatta iyi ki "dostlarım" oldu hep. Ne kadar daralsam da elimi tutanlar oldu, omuzuna kafamı yaslayabileceğim birileri oldu. Hep içimi ferahlandıran bir ses, çayımı tatlandıran bir dostum yanımdaydı. Burdan dostlarımı bırakıp gittiğim çıkmasın. Sadece demek istediğim "her insan özeldir". Hepsinin ayrı bir yeri var hayatımda, hepsinin ayrı olmazsa olmazlığı.

İşte filmde de aynı yerde büyümüş iki şair Muzaffer Tayyip, Rüştü Onur ve hocaları, dostları, destekçileri Behçet Necatigil var. Filmi anlatmak gibi bir niyetim yok ama oradaki dostluk gözlerimi doldurdu. Bir insanın her zaman yanında olmak ne kadar da güzeldir, ve her zaman yanında olunması ne kadar kıymetli. Aşkı, kardeşliği, darlığı, hastalığı, neşeli günleri beraber geçirecek birinin olması şu hayatta en büyük zenginliklerimizden biri değil midir ? Çılgınlıklar yapmak, sevmek, eğlenmek, darlığında sımsıkı tuttuğu el olmak, dünyanın öbür ucunda da olsa geleceğini bilmek, gecenin yarısında ararken "rahatsız eder miyim?" düşüncesini unuttuğunuz yerdedir tam işte dostluk. Aylarca, yıllarca hiç sesini duymasanız bile en rahat arayabileceğinizdir. Hayat dost ile güzeldir. Hayat aynı aileden olmadığın halde "kardeşim" dediğin insanla anlamlıdır. İçtiğin çayda, dinlediğin şarkıda, baktığın bir fotoğrafta, bir kitapta gözlerini doldurabilendir dost. En ummadığın anda "ben geldim" diyendir dost. Sen hastalandığında anneni aratmayandır. Sen ne kadar saçmalasan da sana katlanandır. Yolun saptığında tekrar yola döndürendir. Elindekini saymadan paylaşabildiğindir dost. Onunla bir yola çıktığında arkana baktırmayan, pişman etmeyendir dost. Bir gün araya kırgınlık ve kızgınlık girdiğinde bunu bir günle sınırladığındır dost. Kızmasına kızmadığın, kırılmasına dayanamadığındır. Özlediğindir. Özlendiğini bildiğindir. Onsuz yapılan her işte eksiklik hissettiğindir. Geceleri hayal kurdurandır. Seni en mutsuz olduğunda yerinden kaldıran, hayata döndürendir. Dost candır, kalptir, neşedir, kahve kokusudur, yıldızdır, duadır, gülücüktür, gözünün yaşıdır, dayandığın omuzdur...

Dost...Dost...

Filmin konusu değildi bunlar, damağımda kalanlardı sadece. Filmin bir yerinde "İyi olan yaşadığına sevinmektir, ölmediğine değil" diyor mesela bir yerinde, nasıl da umut dolu. "Aşk bahanesidir hayatın" diyor bir yerinde de :) "Sen ki çok güzelsin sebepsiz de gülebilirsin" bu da başka bir aklımda kalan... 

Velhasılı şeker yemişim gibiydi filmden çıktığımda hissettiğim tat, güzeldi. :)

6 Mart 2013 Çarşamba

İstanbul'da Kuzucuklar Masalı

Yorgunluğun ne olduğunu hücrelerimde hissetmekteyim derinden derinden. Gözlerim yanmakta, ayaklarımda, dizlerimde bir ağrı... Yok yok mutluyum ama :) Yorgunluk bir işe yaradığımızın en iyi göstergesi değil midir şu hayatta ? Yazacaklarım birikmese bir yandan da ama :/ Neyse bir ucundan başlayıvereyim ben şimdi. 

İstanbul hatıralarımdan bahsetmeliyim önce. Kuzucuklarımı görmeye gittim sadece bu kez. Sayın Atlı ailesinin her bir ferdini özlediğim için yollardaydım. Daha ben gitmeden planlar yapılmıştı. Öğlene kadar Selimcikle, sonrasında Halimciğimle geçirecektim günü. Yol insana iyi gelendir. Kendini bulmasına yardımcı olur. Kendi kendine ihtiyacı oluyor nasıl da insanın zira. Gece uyurken öptüğüm Halimcan teyzesinin geldiğini anlamıştı, tabi ben de bunun keyfini çıkara çıkara uyudum hamdolsun. Sabah yine çok güzel bir Halim kokusuyla uyandım :) O okula gitti ki artık uyanan ben, BBmciğimin annesinin ameliyatı için kalkıp dua etmeye durdum. Biraz sonra bir güzel "günaydın" sesi geldi. Selim kuş uyanmıştı. Biraz beraber muhabbet ettik. Sarıldık, oyun oynadık. Sonrasında kahvaltı olayına geçtik. O'nun menüsü belliymiş zaten. Cornflakesle süt. Yani namı diğer: kokokos :)) Ben de çocukluğuma dönüp O'nunla yedim ama beni paklamadığını da itiraf etmeliyim. Çocukken güzel demek ki bazı şeyler hayatta :)) Tabi bu arada çeşit çeşit çizgi filmler izlendi. Seviyorum Allahtan o Marsupilami denen yaratığı, ya hep Scubidu olsa... Oouuu kabus :/

Ardından evden okula hazırlıklar başlandı. Hediye gelen çöps oyuncaklar çantaya kondu. Bu çöps oyuncaklar Kendilerinin alındığı günden beri merakla beklediği oyuncaklar. Pek bi kıymetli, pek bi seviliyor. Ardından okul yolunda muhabbet etmece ve sınıfına küçük Selimi yerleştirmece :))

Ardından ablamı bulup okulunda O'nunla takılmaca... Bu arada oyun oynarken gördüğümüz Selimciğin gözlerinin ışıldamasına tanık oldum. Kuzuuum :)) Sevmek böyle demek ki :)

Sonrasında Halimcikle kendimizi sokaklara atıp baharın tadını çıkardık.  Ne yapmaktan zevk alacaksa onu yapacaktık.. Ucu çok açıktı tekliflerin... Ardından yemek yiyip 5D sinemayı tercih etti kendileri. Ve isteklerini yaptık beraber. Büyüdüğünü görmek o kadar güzel ki. Kocaman oldu artık kuzum. Daha dün kucağımızda gezdirirken şimdi kucağıma oturamayacak yaşa geldi. MaşAllah Rabbim haphayırlı upuzun ömür versin bitanem benim :) Tabi artık büyük gibi muhabbet ediyorduk. Her konudan, her telden :)

Ardından evde yayılmaca :) Yemek yemece, çokonette yapmaca ve yemece, tabiki çay, tabiki deniz, oyun oynamaca :)) Kesinlikle çok keyfli bir akşamdı beraber hamdolsun. Ardından abimin gelişiyle kahve içip kabak tatlısı yemece. Zira o evin bir klasiği ben varken kabak tatlısı yemek. Saolsun çok güzel, harika yapan biri var o evde. Parmaklarımla beraber yiyorum hep. Ellerine sağlık. Kimin ablası olduğunu her yerde belli ediyor :)

Buarda Selimden incileri not alalım buraya sonradan gülümsemek adına:

Selim - Bana bu oyuncaklardan al sünnetimde
Ben- Tamam
Selim- Ama ben sünnet oldum ki
Ben- Olmadın sen teyzecim, abin oldu
(Bir düşündükten sonra)
Selim- Ama geçen gün yemeğimin hepsini bitirdim, tabak temiz oldu :)))

B- Selim, sana ne deyince mutlu oluyorsun ?
S- ...
B- Mesela "Selimmm" desem mutlu oluyor musun ?
S- Hı hı...
B- Peki "canııım" desem ?
S- Evet.
B- "Bitanem" deyince ?
S- Ama ben bitane değilim ki?
B- Nasıl yani ?
S- Abim de var.. "İki tanem" desen olur ama :))) 

Sabah tekrar yola düşmece. Erkenden İstanbul'un hızlı hayatına dalıvermek..İstanbul'da kaybolmak... Eskiden bu kadar çok sevdiğim şehir nasıl el oluyor şimdilerde bilemedim. Bursam girince kalbe demek ki :)

İstanbul' un en güzel yanı Bursa'ya dönmesi gerçekten :)) Bursa'dan gitmek zor, Bursa' ya gitmek kolay. Zira pazar akşamları kilometrelerce olan feribot sırası mekanı salı sabahları yerini martıların güneşlenmesine bırakmakta. Burdan bi anlam çıkarmalı mıyım ? Bursa işte gitmem gereken yer, yollar oraya akıyor :)

Bu arada feribotun tostu şahane. Sırf onun için bile yola düşülebilir belki de :) Tosta da kahve çok yakışıyor. Tost, kahve, deniz, açık hava :))

Bir İstanbul'da Kuzucuklar Masalı da böylece bitti )

Şarkıda da dediği gibi: "İyi dostlar biriktirdim, hepsi ailem oldu"

 Doğruluk payı oldukça yüksek değil mi ? :)









1 Mart 2013 Cuma

Yazmayı Özledim

Nereden başlamalı yazmaya bilmiyorum...
Yaşadıklarımdan mı, hissettiklerimden mi, tatilimden mi ?
Yalnız yazmaya hasretim şu an onu biliyorum işte ben...
Yazmak Allah'ın kuluna verdiği en güzel, en kıymetli mutluluklardan sadece ama sadece biri...
Arkadaşlar, çay, yeğenler, şarkı, namaz, aile, çikolata, kitap, deniz, kuş, gülücük, fotoğraf....
Sayamadım ya işte...Sayamadım :))

Kalplerde acılar olur ya bazen. Kendimi tanıyamadığım zamanlar oluyor benimde. Canımın çok acıdığı ve olayları anlamlandıramadığım oluyor mesela. Neyse ki olayı (kısmen de olsa) çözmüş bulunuyorum. Ne zaman manevi hayatımı askıya alsam gün içindeki klasik olaylar çok zor geliyor. Herkes,herşey kirpileşiyor ve dikenlerini fırlatıyor sanki... Sabrım sinyal veriyor. Gerçekten namazın nasıl bir "nefes" olduğunu hissettim sonraki günlerde. Sanki kalbim, beynim donmuştu da dua ettikçe ısınıp eridi buzlar ve kendime geldim. Günahların karartması denen olay sanırım bu. Karara karara içimin her yerine yayılıyor işte, silinmedikçe karalıklar çoğalıyor ve darlık çoğalıyor... Hep hatırladığım bi ayet var: Ra'd Suresinden: "Kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur."  Yok yani başka ferahlayacağımız kapı... Başka kapımız yok.  Ama iyi ki de yok, iyi ki de O var hayatımızda...

Yaşadıklarıma gelince STS dönemindeyiz.Sınavlar, aramalar... Ama eğlenceli şimdilik. [Yeni başladığımızdan olabilir tabi :) ] İlginç bir milletiz biz. Komik insanlar. Sınav için aranıyor, 6. sınıf "Çocuğuma sorayım" diyor..Bu çok klasik olan. "Hadi görüşürüz,öptüm canım,Allah'a emanet ol" diyen var... "Ben sınavı hatırlatmak için aramıştım" diyince "Sms atmayacak mısınız?" diyen bugünkü favorim :)) 

Bu arada herkesin kalbine giden mutlak yok "sevgi" bence. Bunu zaten biliyorum ama hatırlamaya ihtiyacım vardı. Zira bazı öğrencilerimle olan sıkıntımı bu hatırlamamın çözeceğine inanıyorum. Hayır tabi ki sadece "sevgi" değil... Merhamet, şefkat... Nasihat değil...Öğüt değil...Uyarılma değil...Sadece anlaşılma ve sevgi bekliyorlar bizden sanırım. (yani şu an çözebildiğim kısmı bu olayın) Sevgi çözer olayları... Eğitim zor, pek zor hemde... Muvaffak eylesin Rabbim. Çok iyi olsunlar tek derdim, isteğim. İzlenecek yolu iyi bulmak gerek ama..

Daha tatil hatıralarımı anlatacaktım ama sanırım yazma kapasitemi doldurdum bugünlük :))  İstanbul hatıralarım gelmeli unutmadan, eskimeden . Halim Selim kuzularımın resimleri ve neşeli hatıraları kayda değer :) Unutuyoruz yoksam :)

Eskilerden biri iki resim eklemek istedim :))