30 Kasım 2013 Cumartesi

Koşmaca

Bazı suskunluklar çok anlam ifade eder..
Benimki onlardan değil blogcum,
Tamamen seni boşlamamdan oldu :/

Aslında yoğun olmak bi yandan da iyi be blogcum
Düşünmeye fırsatın kalmıyor
Uyu uyan koş
Şükür...Şükür 
Unutmak veren Rabbime
Tamamen yaralar hemen geçmiyor elbet
Lakin hızdan anlamıyor insan...

Hayat = yara mı acaba ?
Hayat... imtihan kesin :)
Geçebildir bizi Allahım
Sana yakınlık...Sana çok yakınlık ver bize
Çok sev bizi...,
Kimsenin merhametine, sevgisine muhtaç bırakma başka...
Sev bizi...

29 Ekim 2013 Salı

İki Güzel : Bursam ve Annem

Annemcim Bursam'da :))

Pazar geldiler, dün çok güzel bi gün geçirdik beraber
Nasıl iyi geldi :)

Beraber gezdik, alış veriş yaptık, konuştuk...
Babamcım da bizimleydi, ama paylaşım annemcimle daha fazla tabi :)
Dolu dolu bir günden fazla geçirmiş olduk.
Bu arada Sümeyye hocacım da saolsunlar bizi çoook güzel ağırladılar
Mahcuplardayım :/


Hamdolsun insanın yanında sevdiklerinin olması çok güzel.
Sevdiklerinin bir kısmının yakın, bir kısmının uzak olması çok düşündürücü.
Yanındakilerinin insanı sevmesi çok muhteşem.
Özlenmek çok görkemli.
Özlemek çok... 

Çay içelim...müzik dinleyelim...kitap okuyalım...
Bi de bitanecik kuzularım...
seviyorummm <3

26 Ekim 2013 Cumartesi

Şükür

İyi ki Rabbim istediklerimizi hemen vermiyor,
Hamdolsun.
Geri dönüşü olmayan isteklerimiz,
Haddimizi aşmalarımız oluyor çünkü yazık ki zaman zaman
En yakınımızda olan, bizi bilen Merhametler Merhametlisine güven,tevekkül aslında gereken. 

Muhtaç olduğumuz dua avuç içlerimizde saklı :)


25 Ekim 2013 Cuma

Mai

"Yazmasam çıldıracaktım" der Sait Faik...

G/S özünü  seveyim...
Harflerin varlığının delice tutkunu olmak,
Her bir derde devayı harflerle iletmek...
Bazen klavyeye sarılıyor insan,
Bazense dilinin döndüğünce secdede anlatıyor...

Harflerin anlamını yitirdiği ilmime açık tek yer göz.
Hiçbir harfe, şekle ihtiyacı olmaz gözün anlatırken,
Dolar dolar anlatır,
Ki en anlamlıdır.

Ben sadece: mai ve açık siyah yazacağım çıldırmamak adına... Mai...









Bu da kendi objektifimden...



10 Ekim 2013 Perşembe

Kendime Hasret :)

Bazen size de olmaz mı "anlamsızlık"...
Halbuki, bence azıcık "kulluk" varsa insanın ruhunda, anlamsız olmaz ama....

Yine Kabıt ve Basıt benim Rabbim... Genişlettiği de oluyor, daralttığı da...
Hep aynı olsak genişlemeyi bilmeyiz hem dimi ?
Ondan daralmak iyi, deee uzun sürmeyeni makbul.
Bu durumun tamamen hormanel olduğunu düşünüp serotenin yükseltmek için muz yediğim de doğrudur ayrıca :)

"Anlamsızlık" dediysem kendini anlamlandıramamak...
Alakasız bir mutsuzluk, alakasız bir ağlamaklı hal...
Ama birazdan geçmesi...
Hani etrafınızdaki insanlar sizi mutlu etmeye çalışırken birazdan normale döndüğünüzü sanıyorlar...
Sanıyorlar diyorum zira geçici bir hal...
Sonbahar gibi..Güneş bir doğuyor bir batıyor yüzümde...
Sürekli serotenin yükseltme çabası içimde...
"Hadi çikolata yiyelim"
"Hadi şu sevdiğim giyecekleri giyeyim"
"Hadi marketten şunu alayım" ve bu türden cümleler :)

Ama yine de mutsuzluk değil bunun adı...
Huzursuzluk hiç değil şükürler olsun.
Sadece zaman zaman biraz daha daralıyor insan,
Zira yaşam hızlı...Ve yakalayamıyorum bazen. 
"Kendime hasret" lik desem yeri heralde...
Epeydir kendimi kenara çekip şöyleeeee beraber kalmadık
Kaldığımızda da ya çok uykuluydum, ya kendimle konuşamayacak kadar yorgun
Hep "bensizlikten" bunlar...
Gideyim de biraz iyi bakayım ona bari :)

6 Ekim 2013 Pazar

Mutfakla Huzurun Bi Bağı Olmalı

Sopsoğuk günler devam ediyor... Haber vereydi azcık sonbahar hazırlık yapardık biz de kışa... Olsun, pat diye çıkar zaten kazaklar, değil mi ? Başıma yıkılan bir dolabım vardı bugün, yazlıklarla kışlıkların kardeşliği :)
Şunu da giyeyim, bunu da...hatta bunu bile.... lahanamsı :)

Bu sene turşu yaptım, iyi bir ev hanımı gibi. Bir de buzluğa bişeler attık, yaza hasret kalmayalım diye. Veee bugün de kahvaltılık sos hazır :)) İyiymiş ya, epeyce eğlenceli. Zaten mutfaksever biri olaraktan ben, musmutlu oldum yaparken bunları.

İnsanlar çeşitli, yemekler gibi...Alınanlar, kıranlar,kırılanlar, kırılması gerekip de kırılmayanlar, hayatımıza zorla girmeye çalışanlar, çıkarmaya çalıştıklarımız, sevdiklerimiz, özlediklerimiz, burnumuzda tütenler, neşelendirenler... Tatlılar, ekşiler, mis kokulular....İşte bunlara farklı bir açıyla yaklaştığım yer mutfak. "Amaaaan olsun, kırarsa kırsın, mis gibi oldu yemek mis"... bide ağlama isteği ile dolunca boool soğanlı bir yemek planlayıp, doğra doğra ağla..muhteşem. Yakalanınca da "ağlamıyorum soğan kaçtı gözüme" diye çamura yatmaca :) Ha bide çay ve kurabiye ikilisi var, mis kurabiye ağzında dağlırken çayı iç, yorgunluğun gitsin, uzaya uçuş yap mutluluktan :)

Bugünlerin sözü: Sevmek derttir ama sevememek daha büyük tasa. Hadi bakalım buyrun... Bol mutfaklı günleeer :)


Domatesli turşumuz olurken :)




Turşumuz olduuuu :)





Kahvaltılık sos :)



4 Ekim 2013 Cuma

Abartılı Bir Yazı

Ne enteresan günler yaşamaktayız. İnsanların arkasından ne ilginç kişilikler çıkıyor. Sonra biri çıkıyor yaşadığın eski olayda kendi kendini sorgulamanı sağlıyor, haklıydım, değildim, haklıydım, değildim....

Neyse... İnsan işte, rengarenk bence...Siyahı da var pembesi de. Nasıl razıysak pembeye, maviye öylece katlanmaya çalışmalı siyahlara da. katlanılmıyor kabul lakin görmezden gelip de hayata devam etmek. Onlarla hayatı karartacağıma onlar benle pembe olsun (abarttım kabul) :))



O değil de mesele ben gene nezleyim. Ve bunun Selpak'ın bir oyunu olduğuna inanmıyor değilim, ha bide Doğadan var. Hoşgeldin ekinezya, ıhlamur, kuşburnu, zencefil, karanfil, bal, şal, peçete, yün yorgan, propolis ilaç kutusu... Hoşgeldin "kar yağdı mı yağıyor mu" lu günler. Hoşgeldin "home sweet home" günleri :) Yaza ne kadar meftun olsam da bir Akdenizli olarak, kışı da sevdiğimi ilk defa burada ilan ediyorum :)) Kar seviyorum ben bi kere, evimi seviyorum, kazaklarımı, hırkamı... Hele yün yorganım... Ooo en iyi arkadaş o 
bana...Abarttım mı ? 

Buarada Arapça kursum başladı, yuppiiii :))

29 Eylül 2013 Pazar

Hoşgeldim

Uzuuun bir aradan sonra ben geldim :)

Tivitırı çıkardım hayatımdan iki gün oldu. Gürültü gitti hayatımdan şimdilik. Bakalım ne kadar sürecek bilmiyorum ama iyi şimdilik :)
Daha çok yazmayı umuyorum böylece, hissettiğim rüzgarı, sevdiğim insanları, kuzucuklarımı, yaşadıklarımı...
Anlık tüketilmemiş olur belki de böylece ? 
:))

Daha uzun yazmak hedefimdeyidi, lakin ne yazacağımı hatırlayamadım. "Herşey daha güzel olacak" diye bi slogan vardı, onu açayım ben gene :)



17 Eylül 2013 Salı

Yalovayı Da Gördük Ya

Yalovadaydık...
Hep güzel gelmiştir lakin bire birde yaşamak, yok yok çok da değildi...
Geri dönüşte itiraf ediyorum Bursayı çok özlemiştim
Mudanya ondan çok daha nezih ve güzeldi...
Yok yok korkunç da değildi bi Bursa olmasa da, 
Denizi olan şirin bir şehir işte :)

İnip kıyıda yürüdük, oturduk...
Bir aralık gözüm dalgalara takıldı
"Insan gibi deniz aslında" dedik sonra
Dalgalandıkça temizleniyor yani hareketli, aktif oldukça
Hareketsiz su kirlenip duruyor...
Aslı da kirlidir ya denizin,
İnsanın da öyle...
Muhakkak tertemiz değil, lakin dalgalandıkça, hareket ettikçe temizleniyor
Rabbim çok büyük...
Bizi kendi kendimize bırakmasın..
Kaygan yollarda düşüveririz sonra... 

Bir tatil akşamında Yalovanın düşündürdükleri işte :) 





(fotoğraf ne yazıkki az, zira hepsinde ben varım, anca bukadar çıktı )

Yalnız Rizom dışında Yalovaya gitmesek de olurmuş, Özlemciğimle vardığımız sonuç bu :))

16 Eylül 2013 Pazartesi

Mudanyada Mutlu Pazar

Rabbim hem Kabıt, hem Basıt...
Hem genişletir, hem daraltır..

Daralmadan genişlemeyi bilmek mümkün mü bilmem,
Lakin şükürler olsun gene eski ben olabildim : Sırıtkan :))
(bana da kimse böyle demez, olsun ben diyeceğim :))

Pazar öğlen Mudanyaya yolculuuuuukk :)
Çok güzeldi şükürler olsun 
Bu kadar yakında bu kadar huzurlu yer...
İşte resimler :













12 Eylül 2013 Perşembe

Kendine Kaya Bağlandığını Zanneden Kahve Köpüğü

Çığlık atmak istediğim günlerde miyim neyim gene  ?

İnsan ruhu ilginç...
Bazen koca yerlere sığamazken,
Bazen mutlu mesutluktan kelebek oluyoruz...

Gene de dünya ilginç bir yer
İçimde tuttuklarımdan çatlayıp gitmem di mi blogcum ?

Gitmem gitmem :)

Tatil yok mu, tatil ?

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Başlıyoruuuz

Yeni bir dönem başladı artık resmen dün...
Pırıl pırıl bakan kuzucuklar geldi yine...
Sınıflar gülücükle kahkahalarla dolu :)

Sevmiyorum binanın boş halini, ne izbe oluveriyor onlar olmayınca 
Gülen yüzlerini seviyorum onların
Sahte olmayan cümlelerini...

Velhasılı hoşgeldin yeni ders yılı
Hoşgeldiniz kuzucuklarım...

Rabbim beni faydalı eylesin size,
Sizi de bana sevimli ...

Güzel hikayelerde adımız geçsin beraber...


25 Ağustos 2013 Pazar

Kutsal Gezi Notları**

Kutlu Gezi Notlarıma devam etmezsem unutmaktan korkarak tekrar klavye başındayım :)

Zamanla öyle bir unutuluyor ki...
Ve özlem...
Neyse.

3. Gün Mescidi Nebevi önünde buluştuk sabah namazı sonrası. Benim için çok heyecan vericiydi çünkü Yeşil Kubbenin mescit bahçesinden göründüğünü bilmeyen ben ilk kez karşılaşmıştım. Halbuki hep videolarda var dimi ? Nerden çekiyolar ama işte :) Sanıyordum ki hep beklerken gördüğüm o azıcık yerden göründüğü kadar... Hamdolsun değilmiş. 

Bir de burda küçük bir kulübe var. Bu kulübe Efendimizin Medineye geldiklerinde kaldıkları Hz. Eyüp hazretlerinin evinin yeri. Daha da ilginci, çok daha önceleri bura Tubba diye anılmaktaymış, ve Tubba'nın meliki buraya Efendimiz (sav) için yaptırmış bu evi, "Ben yetişemedim ama yetişseydim sana iman ederdim" diyen bir pusula bırakmış sandık içinde. Bu sandıktan daha hiç bahsedilmemişken Efendimiz sahabe efendilerimizden birine "sende bir sandık var onu getir" diyor... Ve herkes şaşkın kalıyor bu olaya :)

Cennetül Bakiye malum bayanlar giremiyor. Dışarıdan gördüm. "Kıyamet azabı bana ve çevreme zarar vermez" buyurmuştur Efendimiz, ondan kıyamet azabı Cennetül Bakidekilere zarar vermez.  Hz. Osman, Hz İbrahim ( Efendimizin mübarek oğulları), Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin Efendimizin mübarek başları, Hz. Abbas, Hz. Rukiye, Hz. Safiye nin kabirleri buradadır. Ali Ulvi Kurucu hocamızın da kabirleri buradadır... Hz. Meymune validemiz evlendiği yerde vefat etmişlerdir, Hz Hatice annemizin kabri ise Mekkededir. Peki ya Hz. Ali ? Kabri nerede o mübarek ilmin kapısı insanın ?

Bikaç mescit gezdik ardından..Biri Gamame Mescidi, yani "Bulut" :))
Efendimizin burada yağmur duası ettiği belirtiliyor ve başında O'nunla (sav) gezen bulutun belirgin bir şekilde görüldüğü yer olduğu söyleniyor. Hemen yanında sayılır, Hz. Ebu Bekir Mescidi var, burada namaz kılmışlar vakti zamanında... Bu mescitler Osmanlı döneminde yapılmış. Sultan Mahmud zamanında yapılmış ve kapısında "Bu mescit Ebu Bekir Efendimizin Mescidi"dir yazıyor.Yeşil Kubbenin tamirini yaptırmış aynı zamanda Sultan Mahmud, ve yere bir bez serdiriyor, tozlar Efendimizi (sav) rahatsız etmesin diye. Oğlu devam ettirirken tamire, dünya kelamı konuşturtmuyor... Abdülmecit diğer mektupları yatarak okuyabilirken, Mekke ve Medine'den gelen mektupları hasta yatağından doğrulur. Sultan Abdülhamit'in iki eşinin kabri Yahya Efendinin orada, Beşiktaşta (ki muhteşem biyerdir). Adnan Menderes eşlerinden birini Fransadan getirtiyor, Fransada Fransız askerlerinin bulaşıklarını yıkamaktaymış :( (bu eşi mi bilmem ama...) Müşfika Sultan, Abdulhamithan'ın vefatından sonra hiç dışarı çıkmamış, neden diye sorulduğunda "benim eşim çok kıskançtı, sokakta görecek insanlardan ruhaniyatı rahatsız olmasın" diye cevaplar ve bence elleriden öpülesi bir annelik yapar...

Yeryüzünde heran ezan okunur ya, Efendimizin ruhunun hayatta olmadığı tek bir an bile olmaz.  Şehitler bile ölmezken, sıddıklar..peygamberler... Bir an bile ruhunun hazır olmadığını düşünemeyiz. Biz bir türbe ziyareti yapmadık, hayatta bir peygamberi ziyaret ettik. Efendimizin huzurunda selatı selam getirirsek Efendimiz onu alır.

Medine... Güzel şehir... Huzur dolu... Medine'de en kıymetli iş selavat getirmek. Allah Resulune zaman ayırmak (sav)... "Salavat geldiğinde melekler bunu bana ulaştırır, Cenabı Hak bana ruhumu iade eder ve ben o selamı alırım" O'na (sav) her an selam gelmekte, her namazda ve her an... 

4. gün sabah namazını mescidin avlusunda kıldım bikaç fotoğraf çekebileyim sonrasında makinemle diye. Oralı kızlarla tanıştık, pek anlaşamadık ama gene de birbirimizi sevdiğimiz kesindi :)
Ve Medine'den ayrılış... 

Gitmeden önce Mekkeye ihram, hac ve umre üzerine bikaç not :

İhramı gusülle giymek ve beyaz giymek sünnetmiş. Hacceden annesinden doğduğu gün gibi tertemiz olur, umre de küçük hac olduğundan...İhram normalde helal olanları haram kılmaya deniyor. "Buyur Allahım senin emrine uydum geliyorum" diyoruz.
Allah teala Hz.İbrahim'e der ki: Çağır benim kullarımı, Hz. İbrahim cevap verir: ben nasıl duyurayım?
Cevap verir Rabbim, çağırmak sana, duyurmak bana. 

Umre şafilerde farz. Hz. Ayşe annemiz soruyor, Siz cihada gidiyorsunuz, peki ya biz kadınlar ?
Efendilr Efendisi cevaplıyor: Hac, umre kadınların cihadıdır. ve Hz. Aişe annemiz hiç bırakmamış umreyi. 14 günde varırlardı Mekkeye, ki ihramda av yok, bitki koparmak yok...hac meşekkatti... ya bize ? 









                       Tubba Mekanı







18 Ağustos 2013 Pazar

Kutlu Gezi Notları *

Kutlu gezi hatıralarımı orada yazmak en büyük hayallerimden biriydi ve hatta bunun için bilgisayar da taşıdım ama insanın uyumaya bile fırsatı olmuyordu. Ya da şöyle diyeyim her fırsatı O'nunla dolu dolu yaşamak istiyor insan. Hiç bu kadar az uyuduğum bir 10 gün olmadı desem hayatımda abartmış olmam sanırım. Hatta bu kadar az dünyayla olduğum bir 10 günüm de olmadı sanırım. Dönerken bir abla grubumuzdan şöyle demişti ki çok etkilenmiştim ve durumu çok iyi ifade ediyordu bence : Buraya gelmeden önce dünya işlerimizin arasına ibadetlerimizi sıkıştırırken, burada ibedetlerimizin arasında dünyalık ihtiyaçlarımızı giderdik... (umarım öyle olabilmiştir)

Çarşamba akşam uçak için evden çıktık. Gayet heyecanlıydık hepimiz tabiki de. Ama en çok ben :) Çünkü benim için ilkti bu, diğerleri için iki. Onlar özlem gidermeye gidiyordu bense yaklaşmaya... Biraz daha yaklaşmaya Rabbime, Efendime... Bir yol arıyordum sanki... Bu da o yollardan biri diyordum... Yeni bir hatim başlamıştım, her fırsatta onu okuya okuya bindik uçağa. Değişik bir heyecan sarmıştı her bir yanımı... Yaklaşıyorduk her dakika... Ertesi gün çok yoğun olacağından yorgun olmamam gerektiğinden uyumam gerekiyordu ama uyku tutmuyordu beni. Zorla da olsa azıcık uyuyabilmiştim ki Medine'ye iniş yaptık. 

Medine... Kutlu şehir :)
Medine, eski adıyla Yesrib, yani "zor yer" demekmiş. Sonra Efendimiz "Öyle demeyin, Medine diyin" buyurmuşlar, ondan Medine O'ra bizim için... 


Havaalanında sabah namazlarımızı eda ettikten sonra şehre ve güne "merhaba" dedik. Otobüslerimize bindik. "Umrenizin kabul görmesi için kötü şeyleri anlatmayın" demiş İmamı Gazali... İşte olayın burası bence çok önemliydi ! Efendimiz (sav) hac ve umre ibadetinde "bunu bana kolaylaştır" diye dua buyururmuş. Otelde kahvaltının ardından "selamlama" vardı, yani Efendimize (sav) "biz geldik" diyecektik. "Her kim sadece beni ziyarete gelirse ona şefaatim vacip olur" diyor yine Efendiler Efendisi (sav)

Heyecan doruktaydı artık. Mescidi Nebevi'ye adım adım yaklaşıyorduk. İlk ezan Bilal Efendimiz tarafından burada okunuyor. Ve ibadet amaçlı ancak "Mescidi Haram, Mescidi Aksa ve Mescidi Nebevi'ye yolculuk yapılır ve 1000 rekat namazdan daha kıymetlidir" deniyor. Bir saate yakın bekledikten sonra "yeşil halı"daydık. Burası Efendimizin minberi ile evinin arası, ve namaz kılmak çok kıymetli. Bir hadisi şerifte buyuruluyor ki: "Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de cennet bahçeleri üzerindedir" Buarada beklerken yeşil kubbe görünmekte, doya doya izleyesi geliyor insanın... Bir de bir hadisi şerif var yine : "her kim bana kabrimde salavat getirirse, bana aracısız ulaşır" diye. Çoook salavat getirmeye çalıştık ondan. 

Sonrasında mescidde namaz kılıp dualar ettik. Annemle ikindi namazından sonra mescidin dış bahçesinde oturduk, şemsiyeler biz oradayken kapandı. O kadar güzel ve huzurlu ki Medine...O kadar... Kalabalık çok ama çok da huzurlu... Değişik milletten bir sürü insanla omuz omuza, diz dize... Dillerini anlamıyorum ama sıcacık gülümsemeler geçiyor sürekli aramızda. Rengarenk insanlar...
Gece geç saatlere kadar oradaydık. Sanırım o akşam bir daha Ravzaya gittik. Ravza bayanlara sabah namazı, öğle namazı ve yatsı namazı sonrası açık sadece... Ve epeyce bekleyip girebiliyoruz, lakin değiyor tabiki...

Ertesi gün Uhud  Dağına gidecektik. "Uhud öyle bir dağ ki biz Onu severiz O da bizi" der Güzel İnsan (sav). 73 sahabe kabri bulunur burada Uhud şehitliğinde, ve şehitlikte iyi bildiğimiz iki şehit: Mus'ab bin Umeyr, Hz. Hamza... Kuba Mescidine namaz kıldık, ki bura ile ilgili bir hadisi şerifte buyrulur ki : Kim burada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır. (Rabbim kabul buyursun) Hendek Savaşının olduğu yeri gördük, Hicaz Demiryolu Tren İstasyonunu gördük bide hurma bahçesine gittik.

Hicaz Demiryolu II. Abdülhamit Han taraından daha kolay Hacca gidilip gelinebilsin diye yapılıyor, diğer ucu Şam'da. Ama hedef İstanbul'a kadar getirmekmiş. Burada tren raylarına keçe döşenmiş ki Efendimiz Ruhaniyatı (sav) rahatsız olmasınlar diye.

Biraz da hurmayı anlatıp şimdilik bırakayım :)
"İnsanın halasıdır hurma" buyurmuş Efendimiz (Sav). Hurma, insana en benzeyen yiyecekmiş esasında. Dişi ve erkek ayrı ağaçları olan, ortalama ömrü 60 yıl civarında ağaçlarmış bunlar. Dişi ağaç suni dölleme ile döllenir ve 4 sene kadar hamile kalır ağaç. Sonra sökülür yavruyu anne ağacın göreceği yere dikerlermiş. 10-12 yıl sonra o çocuk ağaç oradan alınıp başka yere dikilmeliymiş. Sökülmeze iki ağaç da küser meyve vermezlermiş. Dişi ağacın saçları yere doğru uzun, erkeğinki yukarı doğru dik. Zehirleme / ilaçlama yapılmaz hurma ağacına. Beyni vardır, kafasına vurulmaz. İlgiçtir, insan bir tek hurma yiyerek yaşayabilirmiş. ve bir de hadis var yine hurma ile ilgili: Kim sabahları 7 acve hurması yerse zehir ve büyüden kurtulur.


İlk adım, ilk resim :))





cennet bahçesine adım adım...





Okçular Tepesi




Uhud Şehitliği











Yeşil Kubbe <3




Akşam olur, şemsiyeler toplanır...




Hurma ağacı :)






16 Ağustos 2013 Cuma

Küçücüğüm Herşeyim :)

Günlerden "Eski Günleri Yaad"
Günlerden "Kardeş"
Günlerden "Çocukluk Arkadaşı"
 :)

Herkesin bir çocukluğunu saklayan canı olmalı 
Gülmelerine, hüzünlerine ortak olmuş biri olmalı hayatta
Ne kadar kızsa da onsuz yapamayacağı biri
Gözlerinin içine kadar güldüreni olmalı insanın


En kıymetlisidir o çocukluktan kalan kardeş
Aynı anne- babadan olmadan,
Ama aynı duyguları paylaştığım
Canımmm, kardeşim, bb'm O işte benim :))
(Niye bb olma hikayesi uzun:) )

Aradan ne kadar zaman geçse de
Kahve gibi hatrından hiç geçilmiyor
Değerleniyor seneler geçtikçe...






Ha ha çocukluk arkadaşı olmasa da "kardeş" olanların resmi buda :)) 

15 Ağustos 2013 Perşembe

Yaz Bitmesin

Nasıl bir tatildi ?
Nasıl da hızla geçiverdi günler...
Ne zaman başladı, ne zaman bitti bu tatil ?

Kısa ama uzun cümleli yaşananlar var...
Çok güzel ve çok üzücü şeyler arka arkaya gelebilirmiş meğer...
Ve yaşadıkları insanın gerçekten bir rüya gibi geçiverip gidebilirmiş elinden,
Tutamazmış ya insan sevdiği hatıralarını her daim zihninde,
Sevdiği günleri elinde tutuveremiş ya ?
Sevmediklerimizse Rabbimin lütfu değil midir unutmak ?
Her daim aynı ayrılığın acısına nasıl katlanırdık, unutmak olmasaydı ?


İclal Aydın'ın "Yaz Bitmesin" diye bir kitabı var.
Sanırım lisedeydim, o zamanlar pek bi severdim Kendilerini
O'nun dediği gibi tutabilme isterdim yazı ellerimde
Ağustosun ortası gelmiş kapıma 
"Bana yaz olsa, hep yaz" diyen içimdeki cadıyı susturamıyorum :)

Yazdan kalanlar aklında, hatrımda kaldığınca yazılacak inşAllah
Resimler konulacak...
Umarım güzelliklerin çoğu işte o an akar gelir klavyemden...


Seviyorum seni klavyem :))



Kapıların En Güzeli




Yeşil Kubbe <3



İki Yakışıklı Bir Markette Sarılıyor