29 Ekim 2014 Çarşamba

Kayıp

Sanırım bazen durmak, nefeslenmek gerek.
Ya-vaş-la-mak.
Ne uzak bir kelime bana.
Koştukca kendini yitiren ve anca bununla huzura yaklaşan bir ruha ne uzak...
Ya-vaş-la-mak.

Anlamsız bir kekerelik,
Ruh burukluğu...
İnsanları, sevdiklerimi
Çayın yanında yenilecek bisküvi misal  
Arada neşe için, kırgınlığa sebep olmasın diye
Bir mavi kutuda biriktirme isteği.

Yaşımı ensemin bir ucunda hissediyorum artık.
Artık neşe yerini bilgece bir gülümsemeye bırakıyor sanırken
Acemice kaçıyorum kendimden.
Yakalanıyorum gecenin koynunda sonra.
Yüzleşmek isteyince,
Yüzünü dolayıp başka diyarlara çekiyor.
Yok yok çekme denmez bana bildiğin sürüklüyor.
Bir masala, bir hayalin tam göbeğine
İki çift laf ettirmiyor kendim, kendiyle.

Belki diye diye yıllar geçiyor Rabbim.
Ben dağlara, taşlara yüklendiğin lakin kabullenmedikleri yükü
"Nasıl taşırım" ın karasındayım.
İyi ki biliyorum Sizi Rabbim.
İyi ki bilmeye meyyalim,
İyi ki kalbimin aradığı yine Sizsiniz Rabbim.
Kalbimin kara kısmı günaha koşarken
Sürüklenen bir yanı hala var... 
Hala iyi ki o kısmı yaşıyor Rabbim.
Ya ben Size hasret ebedi aleme göçersem,
Ebedi bir hasretlik olmaz değil mi ?
Kalbim dünyanın sevdalarını da verseler
Size vurgun...
Layık olmasa da...
Karı olmasa da...
Sevmeye yüreği olamasa da...




Huzura uyanmak duasıyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder